Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun diye bir slogan vardı, yaşıtlarım hatırlar. Diğer yandan aynı temenniyi şu şekilde değiştirsek sizce yine mümkün olur mu? "Ekonomi nasıl olursa olsun, sizin keyfiniz iyi olsun". Bu ilk yazımda ben bu temenniyle başlamak istiyorum...
Pazarlık ve ticari ahlak arasındaki sınır çizmek benim için her zaman zor olmuştur. Barkodlu bir sistemle fiyatların kesin ve net olduğu, herkese aynı olması veya pazarlık edilebilir olması arasında bilmem hangisini tercih edersiniz? Belirsizlikle beraber insanlarda kandırılmış olma duygusu belirir, şöyle düşünün pazarda geziyorsunuz domates alacaksınız fiyat etkieti belirli değil, kimi söylenen ücreti verip hemen alırken, kimi pazarlıkla daha ucuza satıl alabilir, kimi ise çok daha iyi pazarlıkla çok daha ucuza satın alabilir. Bu durumda sizden bir sonrakinin domatesi 100 tl'ye alıp almadığıyla ilgili kafanızda bir endişe olur. Bu gibi belirsizlikler iyi pazarlık yapan bazıları için avantaj olarak düşünülse de, sebep olduğu kandırılmışlık hissi insanları olası bu tip alışverişlerden soğutur.
Güçlü sistemler insanlara tercih hakkı bırakmaz, etik değerlere veya vicdana muhtaç etmez. Sistemdeki boşluklar çoğu zaman insanları tercih yapmak zorunda bırakır ve bu tercihler bazen mağduriyetler yaratabilir.
Randevularına hep vaktinde gelen biriyle, bazen geciken bazen erken gelen birini düşünün, hangisi sizi daha rahat hissettirir? Çokça kullandığımız ekonomik belirsizliğe tahammülünüz de aslında bu soruya cevabınızla doğrudan ilgili, sadece sizlerin değil tüm toplumun. Belirsizlikler sistemin güçlü olmamasından kaynaklanır. Sistem zayıfsa sistemin yerini bireylerin aldığı kararlar alır. Bu da beraberinde öngörülemezlik riskini artırır. Sistemler öngörülebilir fakat insanların kararları değişkendir. ABD doları da gücünü bir anlamda ve büyük ölçüde öngörülebilir Merkez Bankası kararlarından alır.
İşte ekonomi yönetiminin Türkiye'de acil düzeltmesi gereken öncelikli başlıkta bence bu; "Belirsizlik". Belirsizlik bireylerin tüketim ve yatırım kararlarını ertelemesine neden olur, ekonominin aktörlerini soğutur, imkanı olan sermaye ülkeden kaçar. Seçim sonrası yeni kadronun bu konuda daha net mesajlar vermesi, tabiri caizse piyasayla barışması sevindirici. Süreç içerisinde öngörülebilir politikalarla rahatlayan ekonomi, sorunların üstesinden daha rahat gelecektir. Yapısal reformlar için de güzel bir başlangıç olur, olacaktır.